İNSAN TABİATI

 

İnsan Tabiatları, bilgin ve alimler tarafından yüzyıllardır araştırmalar neticesinde meydana gelmiştir. Bu konuyu en çok irdeleyen bilginlerin başında Empedokles, Aristo, Hipokrat, Kindi, Aristoteles, Ebubekir Razi, İbn-i Sina, Fahreddin Razi, Kuşeyri, Muhiddin-i Arabî, Farabi, İmam Suyuti, Davut Antaki, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Fuzuli, İbrahim Hakkı Erzurumi ve Said Nursi gelmektedir.

İlmi ve felsefi açıdan içi doldurulan “İnsan Tabiatları” manevi yönden de güncelliğini sıcak tutmaktadır. İnsan, yaşamında açıklayamadığı olgulara “Ruhani Olaylar” diyerek işin içinden sıyrılma yolunu seçmiştir. “Ruhani Olaylar” toplumumuzda genel olarak soyut düşünce olarak değer bulduğundan tartışmaya açık bir konu olarak görülmektedir.

Bu konulardan birisi de İnsan Tabiatıdır.

21. yüzyılın eğitim ve öğretim modeli, çoklu zeka kuramı açısından her bireyin tabiatına göre başarılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Günümüzde çeşitli problemlerin çözümünde, “İnsan merkezli” yaklaşımlar daha fazla öne çıkmaktadır. Meslek seçiminde, çocuk terbiyesinde ve insanlara verilecek görevlerde kişiliğinin ihmal edilemez faktörler olduğu gün yüzüne çıkmıştır.

Kendisini şekillendirmede insan ne ölçüde özne, ne ölçüde nesnedir? İrade, azim ve aklımızla kendimizi ve dış dünyayı değiştirmede ne ölçüde özne durumundayız? Şuuraltı birikimleri, çevre ve kültürün tesiri ne ölçüdedir? Bu soruların cevapları bulunduğu takdirde eğitim modeli geliştirilebilir.

Modern bilim perspektifinde yapılan psikolojik ve pedagojik araştırmalar, kalıtım ve çevre konusunda nihai karara ulaşamazken, Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde, insanın değişen ve değişmeyen yönleri, terbiyeye açık yanları açık bir şekilde ifade edilmiştir.

İnsan tabiatında yaratılıştan gelen unsurların (Ateş, Toprak, Hava ve Su) bulunduğuna ve bunun değiştirilemeyeceğine, sadece iyiye veya kötüye yönlendirilebileceğine, bu yönlendirmede dua, tevekkül ve ibadetle beslenen vicdan kültürünün önemli olduğu belirtilmektedir.

Günümüzde yeni yeni başlayan bu dengeli yaklaşımın, asırlar önce Kur’an’da ve hadislerde derli toplu bir şekilde ifade edildiğini gören Batılı bir araştırmacı, bu ilahi beyanlardan büyülenmiş ve yazdığı eserine bir hadisi ve Kur’an-ı Kerim’den bir ayeti başlık olarak koyma ihtiyacı hissetmiştir.

Bu eser, 2001 yılında ABD'deki “Uygulamalı Algı Çalışmaları Merkezi” tarafından yayınlanan “İş Hayatında Kişiliğin El Kitabı” isimli çalışmadır. Yukarıda bahsedilen kitabın ‘Kariyer Planlama’ başlıklı 10. bölümünde şu ayet yazılıdır.

“Allah, hiçbir kuluna kabiliyetini aşan, kaldırabileceğinden daha fazla bir sorumluluk ve görev yüklememiştir.”[1][1]

Bugün meslek seçimi, kariyer planlaması ve görev dağıtımında, kişilik özellikleri, vazife ve pozisyonla örtüşüyorsa, ona o görev verilmektedir.

Farklı İnsan tabiatlarını (Ateş, Toprak, Hava, Su) tanımlayan modellerde ortak nokta; her tabiatın her iş, görev ve mesleğe uygunluk derecesinin eşit olmadığıdır. 13. yüzyılda Azizüddin Nesefi, “İnsan-ı Kamil” adlı eserinin 14. bölümünde bu konuya dikkat çekerek, “Herkese kendisi için yaratılan kolay olur ve her insanın, tabiatı ve doğuştan gelen özelliğine göre nasibi takdir edilmiştir. İnsan meyline göre kendi nasibini aramalıdır ve o yönde meslek edinmelidir.” der.

Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerinde 24. Söz’ün İkinci dal'ında, Zühre, Katre ve Reşha misalleriyle üç ve dokuz farklı İnsan çeşidinin hakikate farklı yollarla yolculuğu; 27. sözün sonunda, kişilik yapılarına göre ilaçların değişeceği; Lemeat’ta ise, yaratılış şekli ve terbiyelerin farklılığı açıkça belirtilmektedir. Bu açıdan insanların kişilik (tabiat) özellikleri ile yapacağı iş ve meslekler arasında belli bir uygunluk ve örtüşme derecesi vardır.

John Holland tarafından geliştirilen “Kariyer İçin Altı Yol” modeli, konu edilen kitapta geniş olarak anlatılmakta ve şu hadis-i şerifi başlık olarak yer almaktadır:

“Eğer bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız, buna inanabilirsiniz; fakat bir insanın huyunu (tabiatını) değiştirdiğini duyarsanız, inanmayınız. Çünkü o yaratıldığı hal üzere olur.”[2]

Bu ruhi ve genetik özellikler, insanın hayat sürecinde çevrenin etkilerine verdiği cevap ölçüsünde öğrenilmiş unsurlar olarak karşımıza çıkar. Bu açıdan insanın öz benliğini ve aşırı yönünü örten kişilik yapısının belirgin, zihni, hissi ve davranış temelli motifleri vardır.

 

 [1][1] Bakara Suresi, 286. Ayet.

][2] Ahmed bin Hambel, Müsned. 6/443.

 

 

 SİZ HANGİ TABİATTANSINIZ? nsanlığın hizmetine sunulan dünyanın oluşumu hakkındaki düşünce, insanları araştırma içerisine itmiştir. Dünya üzerindeki dengelerin cevaplanması gerektiği fikri akıllara sorular dizisini getirmiş. Soruların çözülüp aydınlatılması çalışmalarının ilham kaynağı olarak da Kuran gösterilmiştir.    

İnsan Tabiatları konusu Kuran da yer alan İsra suresindeki De ki; “Herkes kendi yaratılışına (tabiatına) göre hareket eder.” ayetinden esinlenerek yola çıkılmıştır.

 

Bilginler; insan yaratılış özellikleri (İnsan Tabiatları) konusu, yeraltı ve yeryüzü olaylarının tahlili, gök biliminin gelişimi ve asırlar boyu gizemliliğini koruyan birçok konunun çözümünde Kur’anın kendilerine temel ilham kaynağı olduğunu söylemişlerdir. İnsanlığı birçok karmaşık düşüncelerden arındırarak duru bilgilerle donatan bilginlerin bilimsel açıklamalarında düşülen dipnotlarda kaynağın Kur’anın hangi sayfa ve ayetlerden alındığının gösterilmesi bilim dünyasının gerçeğidir. Araştırmacılar, yazarlar ve bilginler yazdıkları eserlerin kaynaklarını göstererek, kendi yorumlarıyla (meal) zenginleştirerek günümüz ilmine ışık tutmuştur.

 

   De ki: “Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır.”  (Ali Bulaç Meali)

 

   De ki: “Herkes yaradılışına göre davranır.” (Diyanet İşleri Meali)

 

   De ki: “Herkes kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar.” (Diyanet Vakfı Meali)

 

   De ki: “Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar.” (E. Hamdi Yazır Meali)

 

   De ki: “Herkes kendi kabiliyetine göre amelde bulunur.” (Ö. Nasuhi Bilmen Meali)

 

   De ki: “Herkes kendi yapısına göre davranmaktadır.”  (Muhammed Esed Meali)

 

   De ki: “Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır.”(Suat Yıldırım Meali)

 

   De ki: “Herkes kendi karakterine göre hareket eder.”  (Süleyman Ateş Meali)

 

   De ki: “Herkes aldığı şekle göre hareket eder.” (Şaban Piriş Meali)

 

   De ki: “Herkes seciyesine göre davranır.” (Ümit Şimşek Meali)

 

   De ki: “Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür.”  (Yaşar Nuri Öztürk Meali)

 

 

Kur’anda İnsan Kişilikleri

 

   İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirip yan çizer. Ona bir zarar dokununca da umutsuzluğa düşer. De ki: “Herkes, kendi karakterine (tabiatına) göre hareket eder.  Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.”  (İsra Suresi  83-84. ayetler)

 

   Ne yerde, ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musibet (afet, hastalık) yoktur ki;  biz onu yaratmadan önce, bu kitapta (yazılmış) olmasın. Doğrusu bu, Allah’a kolaydır. (Başınıza gelecek olayları,  önceden kitaba yazdık ki) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve (Allah’ın) size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez. İşte biz, ayetleri böyle açıklıyoruz, herhalde döner yola gelirler.  (Hadid Suresi 22 - 23. ayetler)

    

  “Bu Allah’ın öteden beri süregelen yasasıdır:  Allah’ın yasasında bir değişme bulamazsın.” (Fetih Suresi 23. ayet) 

 

- “Sizi yarattık, sonra size biçim verdik”  (Araf Suresi 11. ayet)   

                               

- (Resulüm!) “Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah(c.c) insanları hangi fıtrat (tabiat) üzere yaratmışsa ona çevir.” (Rum Suresi 30. ayet)

 

- “Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem Suresi 4. ayet)

 

- “Allah’ın yasasında bir değişme bulamazsın; Allah’ın yasasında bir sapma bulamazsın.” (Fatır Suresi 43. ayet)  

 

- (Onlar) Sadece ahlaksız ve çok inkârcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler.” (Nuh Suresi 27. ayet)

                                       

- “Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem Suresi 4. ayet)

Ahdinde Durmayanlar:

- “Allah(c.c)’a karşı taahhütlerini ve yeminlerini ufak bir kazanç karşılığında değiştirenler var ya; onlar, öteki dünyanın nimetlerinden asla nasiplenmeyeceklerdir…” , (Al-i İmran suresi 77. ayet) 

Allah’tan Korkanlar:

 - “Onlar mabedin duvarına tırmanıp Davud (a.s.)’ın yanına birden girince o, onlardan ürktü…” (Sad Suresi 22. ayet)

- “Onlar namazlarında huşu içerisindedirler.” (Mü’minun Suresi 2. ayet)  

- “Başkalarına verdikleri şeyi Rablerinin huzuruna çıkacaklarından kalpleri ürpererek verenler…” (Mü’minun Suresi 60. ayet)

- “Mü’minler, ancak Allah(c.c) anıldığında kalpleri titreyenlerdir. Allah(c.c)’ın ayetleri okunduğunda imanları artar.”  (Enfal Suresi 2. ayet)     

- “Hesap gününden korkarlar.” (Rad Suresi 21. ayet)


Bu kategoride henüz ürün Yok.